Archive for the ‘Endokrin Hastalıklar’ Category

GUATR

Monday, December 8th, 2008

Tiroid bezi normal olarak boyun bölgesinde soluk borusunun hemen önünde yerleşmiştir ve dışardan gözle görülmez. İki ana parça ve bunları birbirine bağlayan bir üçüncü parçadan oluşur. Bu bezin herhangi bir sebepten dolayı normalden büyük olmasında guatr denir. (more…)

Bu yazı toplamda 4538, bugün ise 1 kez görüntülenmiş

BÜYÜME GELİŞME GERİLİĞİ

Sunday, December 7th, 2008

Çocuğun kendi yaş grubundakiler ile karşılaştırıldığında boyunun daha kısa olması durumudur. Normal şartlarda doğumu takiben çocuk uzmanları tarafından rutin olarak her muayenede kontrol edilen bu durum günümüzde daha erken saptanabilmektedir. Ne yazık ki sağlık hizmetleri ülkemizin her yerinde aynı etkinlikte olmadığında kimi zaman bu hastalar daha ileri yaşlarda karşımıza çıkabilmektedirler. (more…)

Bu yazı toplamda 7367, bugün ise 0 kez görüntülenmiş

VİTAMİN EKSİKLİKLERİ

Saturday, December 6th, 2008

Genellikle besinler ile alımının yetersiz olması veya malabsorsiyon yani besin emiliminin yapıldığı ince barsaklarda kısalma, enzim eksikliği vb. gibi çeşitli nedenlerle bu işlemin yeterli yapılamaması nedeniyle de oluşabilir.

A vitamini eksikliğinde en sık karşılaştığımız şikayet gece körlüğü denilen durumdur. Vücudun savunma sistemi ile ilgili aksaklıklar, kansere eğilim, cilt rahatsızlıkları, kepeklenme, kuruluk göze çarpan diğer durumlardır. (more…)

Bu yazı toplamda 15568, bugün ise 4 kez görüntülenmiş

AŞIRI KILLANMA

Tuesday, December 2nd, 2008

Kıl folikülü gelişimi 22. gebelik haftasında tamamlanır ve bundan sonra yeni folikül gelişimi olmaz. Folikül sayısı cinsiyetler arasında farklılık göstermezken ırk ve etnik gruplar arasında farklılıklar vardır. Foliküllerin büyüme şekli ise genetik olarak belirlenmiştir. Gelişimi büyüme, dökülme ve sessiz dönem olmak üzere 3 bölümden oluşur. Hormonlar, deri ısısı, kan akımı ve ödem kıl gelişimini etkiler. Bunun en güzel örneği yazın kıl büyümesinin hızlanmasıdır. (more…)

Bu yazı toplamda 6706, bugün ise 0 kez görüntülenmiş

ÖDEM

Thursday, November 27th, 2008

Normal şartlarda vücut kendi içinde bir denge halindedir. Vücutta bulunan her sistem ve organ bu dengenin devamlılığını sağlayabilmek için çalışır. Vücutta ki sıvı dengeside buna dahildir. Sıvı alımının azaldığı durumlarda vücut önlemler alarak sıvı kaybını azaltmaya çalışırken vücuda alınan sıvı miktarının arttığı durumlarda sıvı atılımını sağlamaya çalışır. Bu toplam dengenin dışında bir de sistemi oluşturan yapılar arasında bir denge vardır. Ödem tam da bu dengenin bozulması ile oluşan bir durumdur. Deri ve deri altı dokuda sıvı birikimi sonucu oluşur. Oluşan ödemin kıvamı, bulunduğu yer ve derecesi sebep olan duruma göre değişiklik gösterebilir. Örneğin nefrotik sendromda, karaciğer sirozunda ve vücutta protein kaybı ile giden durumlarda bacakta ayak bileğine yakın bölümde yumuşak, üstüne parmak basınca çöken ve parmağınızı çektiğinizde normal haline gelmeyen bir ödem vardır. Kalp yetmezliğine bağlı ödem sert iken böbreklerin iltihabına bağlı gelişen ödem ve lenf (beyaz kan) kanallarının tıkanıklığına bağlı gelişen ödem çok daha serttir ve üstüne basmakla içine çökme görülmez.

Bu yazı toplamda 2728, bugün ise 1 kez görüntülenmiş

DİABET

Sunday, September 21st, 2008

Gün geçtikçe yaşlanan ve yorulan dünyamızda giderek artan bir problem; Diabetes mellitus ya da diabet ya da daha çok bilinen adıyla şeker hastalığı. Kanda ki şeker seviyesinin belirlenen sınırların üstünde seyretmesi ile karakterize bir hastalıktır. Vücudumuzda şekerin dengelenmesinde görevli hormonlardan insülin metabolizmasındaki bir bozukluktan kaynaklandığı bildirilmiştir. Ana problem ya pankreastan salınan insülin miktarında azalma ya da salınan insüline hedef organların gösterdiği dirençtir. Bir insan ömrü yeterince uzun olur ise mutlaka şeker hastalığına yakalanır, çünkü geçen yıllarla birlikte pankreasta yorulma, yıpranma olacaktır. Bu da salınan insülin miktarında azalmaya yol açacaktır. (more…)

Bu yazı toplamda 6075, bugün ise 0 kez görüntülenmiş